Azerbaycan ordusu bütün Dağlık Karabağ'ı alıp Ermenistan sınırına dayanacak hızı almışken, maksadına ulaşan Rusya devreye girdi. Durdurdu. Anlaşma imzalandı. Böylece Rusya, Ermenistan'da batı yanlısı iktidara tahammülü olmadığını ders vererek gösterirken; bugüne kadar tek askerinin olmadığı Dağlık Karabağ'a da Barış Gücü adı altında 5 yıl için ordusunu sokuyordu.
İngiltere'de en baştan bu yana pek çok tartışmaya neden olan Brexit sürecinin onaylanmasını takiben, ekonomik ve ticari anlaşmalar belirsizlik taşımaktadır. Özellikle pandemi sürecinin de devreye girmesiyle daralan ekonomi, kapsamlı ticari ortaklıkların gerekliliğinin önemini tekrar gündeme getirmiştir. Bu anlamda, Avrupa Birliği'nden ayrılma sürecindeki Muhafazakâr hükümetin henüz hiçbir ülke ile serbest ticaret anlaşması yapamaması eleştirilere neden olmaya başlamaktaydı. Ancak geçtiğimiz gün Japonya ile varılan serbest ticaret anlaşması, peşi sıra başka serbest ticaret anlaşmalarıyla desteklenmesi halinde, hükümetin elini güçlendirebilir.
Rusya-Çin ilişkileri, muhteva bakımından da aslında Rusya-Türk münasebetlerine benziyor. İki ülke bir taraftan birbirlerine ihtiyaç duyuyor, uluslararası arenadaki gelişmeler de aralarındaki işbirliğini güçlendirmelerini gerektiriyor, ancak aynı zamanda iki ülke birçok bölgede ve birçok alanda rakip konumundalar. Rusya'nın özellikle 2014'ten, Çin'in ise 2018'den itibaren ABD ile aralarının gerginleşmesi, bir taraftan iki ülkeyi yakınlaştırıyor, diğer taraftan ABD'nin dikkatlerini "iki cepheye" bölmesine sebep oluyor. Diğer taraftan Çin'in ABD ile yürüttüğü ticaret savaşı şüphesiz Rusya'nın lehineyken Rusya'nın da siyasi alanda ABD ile mücadele içinde olması Çin'in çıkarına olan bir gelişme. Günümüzde özellikle ABD karşıtlığı dolayısıyla artan Rusya-Çin birlikteliği, önümüzdeki dönemde açıkça çok yönlü bir ABD-Rusya–Çin mücadelesine dönüşebilir.
Hiç bitmeyen bir maraton şeklinde ilerleyen Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) tam üyelik müzakereleri, Türkiye'ye özel ve daha önce hiçbir aday ülkeye uygulanmayan çifte standartlar yüzünden sekteye uğramış durumda. Türkiye'nin üyeliğine karşı olan gruplar Türkiye'nin Avrupa'ya ait olmadığını ve Avrupa kimliği, coğrafi ve kültürel sınırları için de bir tehdit olduğunu defalarca ifade etmiş bulunuyorlar.
Azerbaycan, 2019 yılında tüm alanlarda büyük başarılar kazandı. Kapsamlı analizler bu başarıların ülke yönetiminin mükemmel politika gerçekleştirmesi sayesinde sağlandığını gösteriyor. Vatandaşların refah düzeyinin yükseltilmesi, sosyal güvenlik, maaşlara ve emekli parasına zam yapılması yönünde önemli gelişmeler kaydedildi. Ayrıca birtakım dev stratejik altyapı projeleri gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra bölgesel iş birliği yönünde önemli adımlar atıldı. Dış politikada da kayda değer ilerlemeler elde edildi. Azerbaycan hem komşuları hem de Avrupa ve Asya ülkeleriyle ilişkilerin derinleştirilmesi yönünde de ciddi başarılar kazandı. ABD'yle stratejik iş birliği üst düzeye ulaşmış durumda ve çeşitli alanları kapsıyor. Avrupa Birliği'yle Azerbaycan arasında ilişkilerin gerek ekonomi gerekse de diplomasi alanında derinleştirilmesi karşılıklı faydalı iş birliği için yeni imkanlar sağlıyor.
Analistler, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un son Erivan ziyareti sırasında ifade ettiği birtakım hususlarla ilgili haklı eleştirilerde bulunuyorlar. Söz konusu düşüncelerin Rusya Dışişleri Bakanı tarafından ifade edilmesi bahsi geçen hususlara duyulan ilgiyi arttırıyor. Çünkü Rusya-Azerbaycan ilişkileri hızla gelişiyor ve Rusya, AGİT Minsk Grubu üç eş başkanından biridir. Politika uzmanları, sorunun çözümünün anahtarının Rusya'da olduğu görüşünü savunuyorlar. Ancak söz konusu analistler, Lavrov'un Erivan'daki açıklamaları sonrası derin üzüntü duydular. En azından analistler, anahtarın yerini "kaybetmişler." Çünkü Lavrov, gerçek anlamda birçok meseleyi yerle bir eden açıklamalarda bulundu.
Siyasi olayların karmaşıklığının, politik kimliklerin farklılıklarının bol olduğu bu süreçte, yani XX. Yüzyılın 20`li yıllarında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde iki isim Atatürk ve Nerimanov şahsiyetleri belirleyici oldular. Bu iki isim aynı tarihte, "fakat farklı zeminde, ülkelerinin bağımsızlığı, milletlerinin mutluluğu ve refahı için mücadele etseler de, benzer yönleri olduğu kadar, doğal olarak farklı yönleri de vardır. İkisi de dönemin temel problemi emperyalizme karşı mücadele etmelerine rağmen, mücadele yöntemleri ve seçtikleri yol farklıydı. Aynı milletin evlatları ve milli kimliklerinin farkında oldukları halde, dünya görüşleri oldukça farklıydı. Bu farklılıklar, onların ortak olan milli kimliklerine sahip çıkmalarına ve zamanı geldiğinde birbirlerine yardımcı olmalarına asla engel olmadı".
Birleşik Milletler (BM) 74. Genel Kurulu'nda konuşma yapan heyet başkanları sırasında Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da vardı. Paşinyan'ın, konuşması içerik acısından son derece önemsiz ve anlamsız bir metinden oluşuyordu. Fakat Paşinyan, BM kürsüsünden yalanlar söylemesi ve uluslararası kamuoyunu kandırmaya çalışması psikolojik açıdan ilgi doğurmaktadır. Yapılan analizler Paşinyan'ın birkaç kez aynı açıdan görüş bildirmesinin manevi, siyasi ve psikolojik kendisinin anormalliğinin belirtisi olduğunu gösteriyor. Aslında gerçek olarak algıladığı absürt tezleri bıkmadan sık sık yineleyen Ermenistan Başbakanı, BM'de yaptığı konuşmasıyla akli dengesinin yerinde olmadığını sergilemiş oldu.
Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.
Daha...