THE THINKING OF FUTURE
BİZ DÜNYA SİYASETİNİN TÜM SIRLARINI AÇIYORUZ

Sivil ve demokratik entegrasyon süreci: Türk Dili Konuşan Ülkeler örnek sergiliyor

Siz buradasınız: Baş sayfa »» Kişiler »»
 0 Mesaj Yazı Aralığı+- AFont Ölçüsü+- Çap
53128
Yazı Aralığı+- AFont Ölçüsü+- Çap

Bakü, 28 Ekim 2019 – Newtimes.az

Analistler, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi'nin (Türk Keneşi-Türk Konseyi) 7. Zirvesi'nin Bakü'de başarıyla gerçekleştiğini kaydediyorlar. Zirveye katılan devlet ve hükümet başkanları büyük öneme haiz ilginç tezler ifade ettiler. Kökeni bir olan halkların iş birliğinin daha verimli gelişme modelinin oluşturulması yönünde önemli fikir alışverişi yapıldı. Türk Konseyi'nin şimdiye kadar elde ettiği başarılara gölge düşürmeden, bütünleşme eğiliminin daha büyük perspektif vaad eden biçimde hayata geçirilmesine ilişkin görüş birliğine varıldı. Bu yönde somut teklifler ileri sürüldü. Zirve toplantısında konuşan liderler, Türk Dili Konuşan Ülkelerin iş birliğinin tarihi perspektifine özellikle vurgu yapmanın yanı sıra bir sonraki aşamayla ilgili düşüncelerini de dile getirdiler. Bu bağlamda Zirve'nin jeopolitik önemini kapsamlı şekilde ele almaya karar verdik.

Şimdiki aşamada iş birliği perspektifleri: Türk dili konuşan halkların tarihi şansı

Günümüz tarihi aşamasında çeşitli bütünleştirici örgütlerin rolü artmaktadır. Bu genellikle tüm tünyada hızla yaygınlaşan küreselleşme sürecinin ruhu ve yapısıyla da uyum sağlıyor. Fakat yaşananlar birleştirici amaçla oluşturulan örgütlerin hepsinin kalıcı olmadığını ve tarih sahnesinden silindiğini gösteriyor. Bu süreçte teoriler bütünleşme sürecinin başlıca fonksiyonu olması açısından önem arz ediyor. Teori doğru ve kalıcı bir temele dayandığında örgütün de faaliyeti kalıcı oluyor. Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi örneği Türk birliği ilkesinin yapısal ve tarihsel açıdan zaruretten doğduğunu göstermektedir. Bu tez 15 Ekim'de Bakü'de yapılan Türk Konseyi 7. Zirvesi'nde bir kez daha doğrulanmış oldu.

Politika uzmanlarının, Bakü'de gerçekleşen toplantıyı tarihi zirve olarak nitelendirmesi sıradan bir husus olmamaktadır. Bakü'de alınan kararlar, öne sürülen görevler, belirlenen hedefler gerçekten büyük bir coğrafyanın jeopolitik, ekonomik ve kültürel geleceği açısından tarihi önem taşımaktadır. Türk dili konuşan ülkeler ilk kez daha geniş ölçekte karşılıklı ilişkileri, iş birliğinin perspektiflerini masaya yatırdı. Azerbaycan'ın ev sahipliğinde düzenlenen zirvede küresel, bölgesel ve ulusal seviyede birbirini tamamlayan görevler belirlendi.

Toplantıda konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 7. Zirvenin Nahçivan Anlaşması'nın 10. yıl dönümüne denk geldiyini ifade etti. Geride bıraktığımız sürede Azerbaycan'ın Türk dili konuşan ülkeler arasında iş birliğinin derinleşmesi için özen gösterdiyini belirten Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizleri birbirimize bağlayan aynı köken, tarih, kültür ve milli değerler karşılıklı verimli faaliyetlerimiz için önemli temel oluşturuyor. Türk dili konuşan ülkeler arasında iş birliğinin derinleşmesi Azerbaycan dış politikasının öncelikli yönlerinden biridir."

Cumhurbaşkanı Aliyev, tarihi Türk coğrafyasında birliğe vurgu yaparak bu meselenin şimdi de güncel konular sırasında yer aldığını ifade etti. Bu açıdan 2009 yılında yapılan Nahçivan Zirvesi'yle ilgili ilginç bir değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı, "Ekim 2009'da devlet başkanlarının tarihi Nahçivan kentinde düzenlenen Zirvesi'nde ülkelerimiz arasında iş birliğinin kurumsallaşmış yeni bir formatı oluşturuldu. Azerbaycan topraklarının ana kısmıyla Nahçivan bölgesi arasında Zengezur bölgesi yer alıyor. Zengezur bölgesinin Azerbaycan'dan koparılıp Ermenistan'a birleştirilmesiyle Büyük Türk dünyası coğrafi açıdan bölünmüş oldu. Ancak Nahçivan'da alınan kararlarla ve ortak çabalarımızla Türk dünyasının birliğini güçlendirdik ve kardeşliğimizi sürdürüyoruz. Bu anlamda Türk Konseyi'nin kurulmasına ilişkin kararın Nahçivan'da yapılan zirvede alınması Türk Dünyası için sembolik açıdan büyük önem arz ediyor.''

Bu tezler derin bir anlam içermektedir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Zengezur'un Ermenistan'a birleştirilmesinin Türkler'in yaşadığı coğrafyayı bölmek amacına hizmet ettiğini belirtti. Bu adım genel anlamda Türk halklarının karşılıklı ilişkilerinin derinleşmeşini sarsan ciddi bir olay oldu. Fakat 2009 yılında tam da Nahçivan'da Türk dili konuşan ülkelerin iş birliğinin derinleştirilmesiyle ilgili tarihi kararın alınması Türkler'in yaşadığı büyük bir coğrafyanın bütünleşmesi anlamına geliyor. Sonrakı dönemlerde yaşananlar bu adımın son derece verimli olduğunu kanıtladı.

''Bir millet iki devlet''ten ''Türk Vizyonu 2040''a doğru: tarihten alınan dersler ve gerçekler

Zirvede diğer devlet başkanlarının konuşmalarında yer verdikleri hususlar da bu tezin doğruluğunu ispatladı. Türk Konseyi'ne Ömür Boyu Onursal Başkan seçilen Türk dünyasının Aksakalı Nursultan Nazarbayev, önümüzdeki dönemde bütünleşme sürecini hızlandırabilecek ilginç tekliflerde bulundu. Kazakistan Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Elbası Nazarbayev'in Türk dünyasının entegrasonuyla ilgili kapsamlı projenin hazırlanması, ''Türk Vizyonu 2040'' programının oluşturulması, ''Türk Dili Konuşan Ülkeler'' ibaresini ise ''Türk Devletleri'' olarak değiştirme önerilerinde bulunması büyük önem arz ediyor.

Aslında bu tezin temelini Milli Lider Haydar Aliyev'in ifade ettiği ünlü ''Bir millet, iki devlet'' ilkesi oluşturuyor. Böylece Haydar Aliyev, Azerbaycan ve Türkiye'nin iki Türk devleti olduğunu kısaca tanımlamıştır. Bu kısacık tanımlamada başlıca vurgu aynı kökene sahip iki toplumun devlet olarak bir ismi taşıdığına yapılmıştır. Bu isimse Türk devletidir.

Kaydetmek gerekir ki Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da artık "Altı devlet – bir millet" söylemenin zamanı geldiğini bildirdi. Söz konusu altı devlet Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'dır. Nitekim Büyük Önder Haydar Aliyev'in ilk başlarda ifade ettiği "Türk devletleri" teorisi tarihi, siyasi, jeopolitik, ekonomik ve kültürel perspektifini, birleştirici potansiyelini sergilemiş oldu. Elbet, bu süreci ilerletmek gerekiyor. Cumhurbaşkanları İlham Aliyev'in ve Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türk dünyasının Aksakalı Elbası Nursultan Nazarbayev'in bu amaca yönelik girişimleri son derece verimlidir.

Bu bağlamda Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi'nin 7. Zirvesi'nde önemli kararların alınması ve gelecek iş birliğiyle ilgili stratejik tezlerin belirlenmesi tarihi anlam taşımaktadır. Türk dili konuşan ülkelerin konsey formatını geliştirerek uluslararası çapta boy gösteren örgüte dönüşmesi bu açıdan ciddi bir önem arz ediyor. Zirve'de teklif edilen BM ve İslam İşbirliği Ötgütü ile ilişkiler, söz konusu örgütlerde gözlemçi statüsünün elde edilmesi ve diğer konular önem arz ediyor.

Tam da bu bağlamda Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın Avrupa Birliği ile Türk devletleri arasında ilişkilerin kurulmasıyla ilgili teklifleri de ilgi doğurmaktadır. Viktor Orban, Macaristan'da toplumun büyük çoğunluğunun Türk kökenli olduğunu vurguladı. Başbakan Orban, konuşmasında Budapeşte'de Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi'nin Avrupa ofisinin açılmasının zarurete dönüştüğünü kaydetti. Bahsi geçen ofisin tüm masraflarının karşılanmasını Macaristan üstlendi. Bunun dışında Macaristan yönetimi, AB'de Macarlar'ın göreve getirilmesine de ciddi önem veriyor. Bu süreç ilerledikçe Türk devletlerinin Avrupa Birliği'yle ilişkilerinin derinleştirilmesi için yeni imkanlar ortaya çıkacaktır.

Bu husus Macarıstan'ın, tarihi bütünleştirici misyonu üstlendiğini onaylıyor. Çünkü böylece Türk devletleri AB'de temsil edilebilecek. Bu da verimli iş birliği sürecine olumlu katkı sağlayacaktır. Özellikle Türk devletlerini bir arada tutan örgüt, küresel çapta boy gösterme imkanına sahip olacaktır.

Bu hususların Türk Konseyi'nin Bakü toplantısının jeopolitik öneminin kapsamlı bir şekilde idrak edilmesine imkan sağladığını söyleyebiliriz. Öncelikle dönem başkanlığının Azerbaycan'a devredilmesinin önemini de göz önünde bulundurmak gerekir. Zira Azerbaycan diplomasisi uluslararası örgütlerde son derece aktiftir. Bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan Yukarı Karabağ sorunuyla ilgili gerçeklerin dünyaya ulaştırılmasında ek imkanlar oluşmuş oluyor. Artık Türk Dili Konuşan Ülkeler İş Birliği Konseyi, Türkiye'nin yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı'na desteğini ifade etmiştir. Aynı zamanda Zirve'de Yukarı Karabağ sorununun barışçıl yolla Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesi talebi de ileri sürüldü. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda açık ve somut tezler ifade etti.

Böylece, Türk Keneşi Bakü Zirvesi'nin Türk halkları arasında ilişkilerin derinleştirilmesinde önemli rol oynayacağına asla kuşku duyulmamaktadır. Bu, ülkeler arasında iş birliği açısından yeni bir sayfa açacaktır. Özellikle "Bir Kuşak, Bir Yol" projesinde Türk devletlerin aktif ve koordinasyon halinde yer alması için de imkanlar genişleyecektir. Coğrafi açıdan bu projenin güzergahı Türk devletlerini kapsıyor.

Bunun dışında Türk halkları arasında kültürel, manevi, bilimsel ilişkileri yeni boyuta taşımak imkanı da doğuyor. Bu yönde etkili adımların atılacağına kuşku duyulmamaktadır. Bu süreçte Bakü'nün tarihi rolü herkesçe kabul ediliyor.

Newtimes.az

Benzer Makaleler

Diplomatik köşe

Azərbaycanın xarici ölkələrdəki diplomatik nümayəndəlikləri twitterdə

↳Yeni layihə

Dış basın

Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
10 Eylül 2020 Anadolu Ajansı

Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti

Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.

Daha...
Eşk olsun Azerbaycan…
06 Eylül 2020 Gözlem

Eşk olsun Azerbaycan…

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in sözleri, yaşamakta olduğumuz bu zor günlerde, yüreğimize su serpti.

Daha...