
Bakü, 27 Aralık 2016 – Newtimes.az
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov`un katledilmesi ciddi jeopolitik tepki doğurdu. Olayın kınanılması gözlenilendir. Hiçbir ülke böyle faciaların olmasını istemez. Çünkü her devletin diplomatı var ve ona karşı terörün yapılması kabul edilemez. Somut olarak Türkiye diplomasisi Ermeni terörüne çok sayıda kurban verdi. Şimdi A.Karlov`un katli nedenlerinin aydınlaşmasına herkesten çok Ankara'nın da ilgisi vardır. Meselenin diğer yanı Ortadoğu'da jeopolitik mücadelenin şiddeti ile ilgilidir. Bu terör olayından sonra Rusya Savunma Bakanı S.Şoygu beyan etti ki, Halep`in tahliye edilmesinde Türkiye'nin büyük rolü olmuştur. Moskova'da dışişleri bakanları S.Lavrov, M.Çavuşoğlu ve M.C.Zarif arasında görüşmelerin başarılı olması bu açıdan çok ilginçtir. Bu, Ortadoğu'daki Rusya'nın yeni koalisyon oluşturması anlamına geliyor mu? Ve bu üçlü ABD'nin oluşturduğu uluslararası koalisyon ile hangi ilişkilerde olacak? Çünkü Türkiye hem de Amerika'nın yarattığı koalisyonun üyesidir! Uzmanların görüşleri ışığında bu gibi sorulara cevap aramak ilginçtir.
Büyükelçinin Öldürülmesi: Rus-Türk Dostluğunun Aktif Carçısı
Rusya'nın Türkiye'deki Büyükelçisinin katledilmesi anlamlı olarak Ortadoğu'daki jeopolitik durumla ilişkilendiriliyor. Olayı işleyen kişinin Mert Altıntaş adlı polis görevlisinin olması meseleye özel çalar veriyor. Azmettirenin kim olması bağlamında bazı versiyonlardan bahsediliyor. Hatta M.Altıntaş`ın 2014 yılında Konya'ya ve 2015 yılında Bursa'ya seferlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın güvenliğini sağlayanlar arasında olduğu hakkında bilgiler yayıldı (bkz.: Büyükelçinin katili Mert Altıntaş, Erdoğan'ın seyahatlerinde görev yaptı / "tr.sputniknews.com", 20 Aralık 2016).
Ayrıca, onun şimdi FETÖ ile ciddi ilişkisi olduğu konuşulan polis okulunda eğitim aldığı belirlendi. M.Altıntaş`ın son zamanlarda Rusya Büyükelçisini korumak ödevi alanlar sırasında olduğu da belirtiliyor. Ayrıca, onun terörü işlediği zaman Arapça "Cebhet-en-Nüsra"nın konumuna yakın slogan seslendirmesi belli fikirler uyandırıyor. Fakat M.Altıntaş`ın Arapça kötü konuşması bunun aldatıcı manevra olması ihtimalini barındırmaktadır. Tüm durumlarda araştırmalar olayı yapanın tek olması, veya herhangi örgütün emrini yerine getirmesi konusunda net sonuca varılmadı.
Tüm durumlarda Rusya Büyükelçisini katletmek emrinin nereden ve kimler tarafından verildiğini belirlemekte Türkiye ve Rusya güvenlik güçleri kararlıdırlar. Fakat şimdi uzmanlar daha fazla bu olayın jeopolitik bağlantıları ve olası sonuçları üzerinde düşünüyorlar. İleri sürülen tezler yeterince ilginçtir. Mesele şu ki, uzmanlar bunu küresel jeosiyasetin bazı yönleri ile ilişkilendiriyolar. Öncelikle Büyükelçi A.Karlov`un faaliyetinin bazı hususlarına dikkat çekiyorlar.
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi A.Karlov`un aktif olarak iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine çalıştığını söylüyorlar. O, malum uçak krizinde Moskova'ya gerçekleri anlatan önemli figürlerden biri olmuş. Son dönemlerde ise Suriyeli muhaliflerle ilişkiler kurmaya çalışıyormuş. A.Karlov bunu diyalog ve barış adına yapıyormuş. Bu faaliyetlerinden dolayı, A.Karlov`un Türk diplomatlar arasında nüfuzu yüksekmiş. Devlet Başkan Vladimir Putin'in de ona en önemli görevler vermesi hakkında yazıyorlar. Tüm bunlar böyle bir sonuca varmaya esas veriyor ki, Rusya büyükelçisinin etkinliği kimlerise tatmin etmiyormuş. Üstelik A.Karlov`un çalışmalarına birkaç açıdan engel olmaya karar verebilirlerdi.
Birincisi, A.Karlov Ortadoğu'nun anahtar ülkesi olan Türkiye ile Rusya'nın işbirliğini stratejik seviyeye yükseltmek için elinden geleni yapıyormuş. O biliyordu ki, Türkiye'siz bu bölgede başarılı olmak mümkün değildir. Halep meselesi bunu somut olgularla teyit etti. Şimdi Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu itiraf ediyor ki, Halep'ten Türkiye'ye yakın muhalif güçlerin İdlib`e çıkarılması kendi rolünü oynadı. İşte Türklerin desteği ile bölgede terör grupları ile asıl muhalif güçleri birbirinden ayırmak mümkün oldu. Bu işi yıllardır, Rusya ABD ile yapamıyordu (bkz.: "Есть план по разделу Сирии" / "gazeta.ru", 20 Aralık 2016).
Suriye Krizi: Alternatif Koalisyon mu, Yeni Bölgesel Jeopolitik Yapılandırma mı?
İkincisi, A.Karlov Ortadoğu'da Rusya'nın devlet çıkarlarının sağlanması için önemli adımlar atıyormuş. Somut olarak Suriye'de Moskova'nın jeopolitik çıkarlarının sağlanması için etkinlik gösteriyordu. Bu sırada Büyükelçinin muhaliflerle ilişki kurması ciddi sinyal idi. Çünkü görüşmeler baş tutsaydı, çıkarları dikkate alarak ortak konuma gelmek mümkün olurdu. Bunu ise malum çevreler tabii ki, istemiyordu. Onlar teşebbüsün Rusya'nın eline geçmesine onay vermezlerdi. Bu bağlılıkta bölgede Rusya ve Türkiye'nin merkezinde durduğu yeni işbirliği formatının kurulmasından endişe edenler olabilirdi. Bu, aslında Ortadoğu'da yeni jeopolitik şekillenmenin meydana gelmesi demektir.
Üçüncüsü, Moskova'da Suriye konusunda
Ankara-Moskova-Tahran görüşü planlanıyordu. Bu tartışmaların bölgede jeopolitik
güçler oranını ciddi değişebileceğinden endişeleniyorlar. Somut olarak bir
takım çevreler savaş meydanında olduğu gibi, diplomatik alanda da teşebbüsün
Rusya'nın eline geçmesinden rahatsızlar. Bu, onların yıllardır Ortadoğu'da
kurduğu oyunlara ciddi darbe olurdu. Bunu Kremlin tam anlıyor ve çalışıyordu ki,
Türkiye gibi güçlü ve nüfuzlu bir devleti kendi tarafına çeksin. A.Karlov`un
Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde bir kültür etkinliğinde katledilmesi Ankara ile
Moskova arasında güvensizlik yaratmaya hizmet edebilirdi. Fakat bu işi yapanlar
hayli naif davrandılar. Belki de bir kadar geç kaldılar.
Çünkü, öncelikle, artık uçak krizi ile ilgili
anlaşmazlıktan kaynaklanan tecrübe vardı ve Türkiye ile Rusya ikinci kez tuzağa
düşmezlerdi, ikincisi, terör olayını Moskova'da Sergey Lavrov, Mevlüt Çavuşoğlu
ve Muhammed Cevad Zarif arasında görüşün başlamasına sadece bir gün kala
yaptılar. Sıradan düşünce bile, bunun bir provokasyon olduğunu fark edebilirdi.
Bu yüzden de hem Rusya hem de Türkiye yandan ilişkilerin bozulmasına izin
verilmeyeceği ile ilgili bildirilerin yayılması tam beklenen oldu. Fakat olayın
olması olgusunun kendisi tarafları daha dikkatli olmaya davet ediyor.
Mümkündür ki, terörü yapanların amacı Moskova
görüşünü bozmak olmamış. Onlar daha ileri gittikleri takdirde daha nelerin
olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor ki, "her yerde ve her zaman
beklemediğiniz darbeyi alabilirsiniz". İlginçtir ki, bunlara rağmen, Rusya
ve Türkiye kararlılıkla işbirliğini geliştirmektedirler. Moskova görüşmeleri
bunun bariz örneği oldu.
Rusya, Türkiye ve İran Suriye ile ilgili
ortak bir bildiri verdiler. Onlar bu ülkede barış yoluyla sorunun çözümünde
işbirliği yapacaklarını belirttiler. Rus uzmanlar düşünüyorlar ki, bu,
Suriye'de Türkiye ve Rusya'nın çıkarlarının tam örtüşmesinin belirtisi
sayılamaz. Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü uzmanı İrina Zvyagelskaya
dedi ki, "Elbette, Suriye'de Moskova ve Ankara'nın çıkarları
örtüşmüyor" (bkz.: önceki kaynağa). Fakat bu iki devlet karşılıklı
çıkarlarını beklemekle barışçıl yolla sorunu çözmek için çalışabilirler. Yapılan
görüşmelerde Suriye'yi nüfuz dairesine bölmekle ilgili anlaşmanın olduğunu
vurguluyorlar (bkz: önceki kaynağa).
Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin, askeri
altyapılara denetimde Rusya`nin ve iktidarda Şiilere loyallığın olmasında,
"Hizbullah"a İran yandan çıkışın sağlanmasında İran'ın çıkarları sağlanacak.
Modern Ortadoğu'yu araştıran St. Petersburg Merkezi Başkanı Gumer İsayev bu kanıdadır
ki, Rusya, Türkiye ve İran bu konularda ortak görüşe varmışlardır (bkz.: önceki
kaynağa).
Fakat uzmanlar onu da vurguluyorlar ki, tüm
bunlar Suriye krizinin tam olarak Moskova, Ankara ve Tahran hattında
aşılacağını beklemek anlamına gelmemelidir. Çünkü meydanda büyük jeopolitik
oyuncular vardır. Aynı şekilde ABD, Avrupa ülkeleri, Suudi Arabistan, Katar ve
diğerlerinin çıkarları sağlanmalıdır. Bunun nasıl olacağı bilinmemektedir. Bu
nedenlerden uzmanlar daha çok somut sonuçlardan konuşmaya öncelik veriyor.
Onların sırasında ise jeopolitik açıdan en
ilginci şu ki, Moskova görüşmelerinin Ortadoğu'da güçler oranını yeni şartlarda
oluşturmaya imkan yaratıp-yaratmaması özel bir yere sahiptir. Bu soruya cevap
vermek henüz erken, ancak artık bilinmektedir ki, Rusya Ortadoğu'da ciddi
diplomatik adım attı. Az önce onun yanında sadece İran vardı. Şimdi ise Türkiye
de dahil olmak üzere 3 devlet taktik ve stratejik bir belge imzalarlar. Demek
ki, ileriye doğru adım atıldı. Bu durum, Batı'nın önde gelen analistlerinden
vurguladığı yeni jeopolitik güçler oranının oluşumu anlamına mı geliyor?Bu
sorunun cevabı büyük ölçüde Batı'nın cevap tepkisinden anlaşılacaktır. Bununla
birlikte, istisna etmek olmaz ki, bölgede süreçler gerilime doğru da gidebilir.
Hangi senaryonun gerçekleşeceğini zaman gösterecek.
Newtimes.az
Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.
Daha...