Bilindiği gibi, "küreselleşme", çok boyutlu uluslararası bir süreçtir ve kavramın derin incelemesini yapmadan yüzeysel bir yaklaşımla denilebilir ki, bu kavram "bütünsellik", "homojenlik" gibi olguları içermektedir. Tabii ki, "bütünsellik" ve "homojenlik" olguları ilk olarak küresel ve bölgesel anlamda, hatta ülkelerin iç usulleri ve dinamikleri ile ilgili küreselleşme sürecinin önündeki "engeller" kavramını gündeme taşımaktadır. Yani küresel bütünleşme sürecini önleyen, sekteye uğratan ve hızını kesen her şey, bu kapsamda "engel" olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla, uluslararası ilişkiler öğretisinde ve diplomasi pratiğinde "küreselleşme" ve "engel" kavramlarına sıkça rastlanmakta ve bazı liberal yaklaşımlarca bu iki mefhuma adeta "iyi" – "kötü" ilişkilendirmesi veya etkileşimsel retoriği yüklenmektedir.
İşgalci Ermenistan ile 1994 yılında varılan "ateşkes" durumunda, aslında, silahlar hiçbir zaman susmadı. Ermenistan`ın işgal durumunu konsolide etmek için Azerbaycan silahlı kuvvetleri ve işgal bölgesine yakın yerleşim yerlerindeki sivil halka taciz ateşleri açmadığı gün yoktu bile denilebilir. "Ateşkes" döneminde, Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından öldürülen askerler, siviller ve özellikle çocuklar hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Dolayısıyla, Ermenistan`ın işgalinin günümüze kadar devam ettiği sürede Azerbaycan halkı ve doğal olarak da yönetiminin bağrında işgal ukdesinin açtığı yaralar her geçen gün biraz daha çok ızdırap verir oldu.
Dünya siyasi haritasının çizilmesinde ve uluslararası sistemin yeniden şekillenmesinde oldukça etkili bir yere sahip olduğu son gelişen olaylara birlikte bir kez daha teyit edilen Akdeniz havzası ve onun kalpgâhı durumundaki Doğu Akdeniz, jeopolitik-jeostratejik önemiyle tarihi rolünü oynuyor. Küresel-bölgesel güç ve güç adaylarının projelerinin kesiştiği yeni bir "hesaplaşma" adresi olarak ön plana çıkan bölge, "beka" tayin edici rolünden ötürü her geçen gün daha da keskinleşen bir güç mücadelesine sahne oluyor. Yunanistan'a koşulsuz destek vererek krize müdahil olan Fransa, Batı'nın lejyoner gücü olarak Türkiye'yi NATO'nun sorunlu üyesi konumuna sokmayı ve Akdeniz havzasında sömürge gücü olarak "Büyük Fransa"yı yeniden inşa etmeyi hedefliyor.
Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.
Daha...