THE THINKING OF FUTURE
BİZ DÜNYA SİYASETİNİN TÜM SIRLARINI AÇIYORUZ

Avropa Birliği-Azerbaycan ilişkileri: Doğu Ortaklığı ve yeni stratejik iş birliği modeli

Siz buradasınız: Baş sayfa »» Ekonomi »»
 0 Mesaj Yazı Aralığı+- AFont Ölçüsü+- Çap
47956
Yazı Aralığı+- AFont Ölçüsü+- Çap

Bakü, 4 Eylül 2019 – Newtimes.az

Avrupa Birliği (AB) ve Azerbaycan arasında iş birliğine ilişkin yeni belgenin yapımıyla ilgili bazı konular bir süredir aktif bir polemiğe konu olmuş durumdadır. Bu noktada bazı yaklaşımlar ifade ediliyor, bazen birbiriyle zıtlık oluşturan tezlere bile rastlanıyor. Oysa Bakü, temkinli ve gerçeği yansıtan aktif tutum sergiliyor, ortaklık anlaşmasıyla ilgili görüşmelerin yapıcı ortamda sürdürüldüğünü ifade ediyor. Bu bağlamda analistlerin önemli bir hususa dikkat etmeleri gerekiyor. Azerbaycan, diğer ülkelerle ve örgütlerle eşit hukuka ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerden yana bir tutum sergiliyor. Bu noktada egemenlik ve ulusal çıkarların gözetilmesi önemli bir ağırlık kazanıyor. Azerbaycan, AB'nin Doğu Ortaklığı programı çerçevesinde sunduğu iş birliği tekliflerinde bazı hususların kendisini tatmin etmeyişinden dolayı kendi iş birliği modelini serdetti. Bu yönde verimli görüşmeler sürdürülüyor. Tam da bu bağlamda AB-Azerbaycan ilişkilerinin bazı özelliklerine değinmeye karar verdik.

İş birliğinin tarihi: dönüşüm aşamaları

Azerbaycan, bağımsızlığa kavuşmasının ardından Avrupa Birliği'yle ilişkilerin kurulması yönünde kararlı şekilde politika izlemeye başladı. Milli Lider Haydar Aliyev'in, dış politikanın önceliklerini belirlerken AB'yle ilişkilere öncelik tanıması sıradan bir husus değildir. 1999 yılındaysa AB ile ortaklık ve iş birliği anlaşması imzalandı. Adı geçen anlaşma iki taraf arasında karşılıklı ilişkiler için yasal bir zemin oluşturuyordu. XXI. yüzyılın başlarından itibaren AB dahilinde, küresel jepolitikada ve bölgesel konularda birtakım değişiklikler meydana geldi. 2004 yılında örgütün 10 ülkenin katılımı sonucunda genişlemesi AB'nin iç ve dış politikasında önemli bir gelişme oldu.

Ardından AB Komşuluk Politikası diye tanımlanan program kabul edildi. Söz konusu programda AB'nin komşularıyla ilişkilerini düzenleyen kurallar ve hukuki şartlar belirlendi. Bu politikanın iki istikamette – Akdeniz bölgesi ve Doğu yönünde gerçekleşmesi ön görülüyordu. Balkanlar'ın, bu bölgede bulunan ülkelerin AB'ye üye kabul edilişinin ön görülmesinden dolayı ayrıca bir hatt oluşturduğunu hatırlatmak gerekir.

Oysa AB'nin Doğu yönündeki komşuluk politikasında Güney Kafkasya özel bir yere sahipti. Fakat 2008 yılında Rusya-Gürcistan savaşı ve 2008-2009 yıllarında Ukrayna'nın yüzleştiği gaz sorunu durumun ciddi şekilde değişmesine yol açtı. AB Doğu'daki komşularının örgüte üye olması şartını ortadan kaldırdı ve asosyatif üyelik meselesi ortaya atıldı. Bunun yanı sıra AB, özel ekonomik bölgenin oluşturulması, enerji güvenliği, insan hakları, Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) üyelik gibi konulara da önem vermeye başladı.

AB'nin, yeni komşularıyla ilgili jeopolitik, ekonomik, enerji ve mali çıkarları açısından bir yaklaşım izlediği açıkca görülüyordu. Avrupa Birliği'nin 2007 yılına kadar yürüttüğü TRASECA, TACIS, INOGATE ve diğer iş birliği girişimleri dolayısıyla bu amaca hizmet ediyordu. 2007 yılında jeopolitik durum değiştiğinde AB yeni programlar yapmağa başladı. Örneğin, TASIS programı yerine Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı (ENPI) uygulamaya konuldu. ENPI, yeni komşularla daha sıkı ve kapsamlı ilişkilerin kurulmasını ön görüyordu. Bu program demokrasi ve insan haklarının teşfiki, piyasa ekonomisine geçiş sürecinin kolaylaştırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın teşviki, ayrıca karşılıklı çıkarlara hizmet eden alanlarda iş birliğinin derinleştirilmesini ön görüyor. ENPI çerçevesinde Twinning, Teknik Destek ve Bilgi Değişim Mekanizması (TAIEX), Bütce Desteği, Tempus, Erasmus Mundus ve diğer programlar uygulanmıştır.

Kaydetmek gerekir ki 2007 yılında Brüksel, ENPI çerçevesinde 2007-2013 yılları arasında Azerbaycan'la iş birliğini ifade eden stratejik bir belge hazırladı. Söz konusu belgede Azerbaycan'da piyasa ekonomisinin gelişmesine yardım gösterilmesi, güvenlik konusu ve AB-Azerbaycan Ortak Faaliyet Planı'nın uygulanması ifade edilmiştir. 2008 yılındaysa altı post-Sovyet ülkesini kapsayan Doğu Ortaklığı programı akdedildi. Kuruluşun zirvesi 2009 yılında Prag'da yapıldı. Böylece AB'nin Ukrayna, Moldova, Belarus, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan istikametinde komşuluk politikası anlam ve amaç açısından değişime uğradı.

Bilinmeyen nedenlerden dolayı bazı politika uzmanları, AB-Azerbaycan ilişkilerini bu değişimin barındırdığı hususlar bazında ele almıyor, bu nedenle de iki taraf arasında ilişkilerin asıl dinamiğini idrak etmekte zorluk çekiyorlar.

Ayrıca Azerbaycan'ın, 2007 yılından itibaren AB'yle ilişkilere farklı bir açıdan yaklaşım izlemeye başlamasının arkasında dayanan gerçek nedenleri kabul edemiyorlar. Bu durumun başlıca nedeni ''Ortaklık ve İş Birliği Anlaşması''ndan itibaren AB'nin, Azerbaycan'la ilgili politikasında ikili ilişkileri jeopolitik, ekonomik, güvenlik ve enerji arz-güvenliğine ilişkin çıkarları doğrultusunda oluşturmaya çalışmasıyla ilgilidir. Bunun net belirtilerinden birisi de asosyatif üyelik ve DTÖ'ye üyelik meselesidir. Belki de herhangi bir post-Sovyet ülkesi için böyle bir yaklaşım kabul edilebilir, fakat Azerbaycan'ın egemenliği ve bağımsızlığı için iki önemli hususun göz önünde bulundurulması lazım: Ermenistan-Azerbaycan Yukarı Karabağ sorununun adil bir şekilde ve uluslararası hukuk normları temel alınarak çözümü sayesinde toprak bütünlüğünün sağlanması; bütün istikametlerde bağımsız politikanın sürdürülmesi ve ulusal çıkarların temin edilmesi.

Bağımsızlık ve egemenlik: başlıca iki şart

AB'yle ilişkilerde şu iki hususun mutlak şekilde dikkate alınması gerekir. İşte bu nedenle Bakü, asosyatif üyelik modelini kabul etmedi ve bunun yerine iki taraf için de faydalı olabilecek stratejik ortaklıkla ilgili yeni kapsamlı anlaşma teklifinde bulundu. 2015 yılında yapılan Riga Zirvesi'nde Azerbaycan yönetimi bu konuda açık ve kesin bir tutum sergiledi. Şaşkın duruma düşen Brüksel, nihayet, bu teklife olumlu yanıt verdi. Böylece 2017 yılında Azerbaycan'ın sunduğu iş birliği modeli doğrultusunda görüşmeler başlatıldı. 2018 yılında ''Ortaklığın Öncelikleri'' diye tanımlanan belge akdedildi.

Böylece Azerbaycan, ekonomik, politik, jeopolitik ve enerji açısından bağımsızlığını sağlama alıp AB'yle stratejik ortak olmağa hazır bulunuyor. Bu bağlamda AB, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve sınırlarının dokunulmazlığına ilişkin yeni bir karar aldı. Şimdi stratejik ortaklık anlaşması yönünde çalışmalar devam ediyor. Kuşkusuz bu kolay bir süreç değildir. Çünkü AB, ilk defa Doğu Ortaklığı programı çerçevesinde ortağı olan bir ülkenin serdettiği iş birliği anlaşmasıyla ilgili çalışma yürütüyor. Adeta Doğu Ortaklığı'nın diğer üyeleri Brüksel'in belirlediği şartların dışına çıkamıyorlar. Bu özellik söz konusu ülkeleri AB dış politikasının doğrudan hedefine dönüştürüyor. Yani bu noktada Brüksel'in belirlediği şartlara dayalı ilişkiler söz konusu oluyor.

Oysa Azerbaycan, eşit hukuklu ortak olarak AB'yle iş birliğine ilişkin yeni bir model sundu ve bu yönde kararlılık sergiliyor. Elbet Brüksel, ilave şartlarla Bakü'yü kendine bağlı duruma düşürmek isterdi. Oysa Azerbaycan, eşit hukuklu düzeni tam anlamıyla korumağa çalışıyor. Bu noktada Brüksel'le Bakü arasında görüş ayrılığı da olabilir. Örneğin, DTÖ'ye üyelik konusunda görüş ayrılığı sürebilir. Çünkü bu durumda Azerbaycan'ın, bazı kısıtlayıcı yükümlülükleri üstlenmesi gerekiyor. Yaşananlar büyük devletlerin bile DTÖ'nün bazı şartlarıyla anlaşmadıklarını gösteriyor. Ülkelere eşit derecede bir tutum sergilenmediği söyleniyor. Bu durumda DTÖ'ye koşulsuz üye olma nasıl bir anlam ifade ediyor? AB, bu durumdan yararlanıp Azerbaycan'a yönelik başka şartlar getirebilirmi mi?

Bu tür soruların cevaplandırılması lazım. Bunun yanı sıra Ermenistan da Dünya Ticaret Örgütü'nün üyesidir. Aynı zamanda Ermenistan, Azerbaycan'a karşı işgalci politikayı sürdürüyor. Bu yüzden Azerbaycan, DTÖ çerçevesinde Ermenistan'la nasıl ortak olabilir? Böylece şimdi görülemeyen çok sayıda belirsiz hususlar ortaya çıkıyor.

Ayrıca AB'nin, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne saygı duymasına rağmen Ermenistan'la sıkı iş birliği yönünde adımlar attığını da göz önünde bulundurmak gerekir. Ermenistan'a daha büyük kazanımlar vaad ediliyor. Yönetimin demokratikleşmesi, yolsuzlukla mücadele ve diğer görevlerden bahsedilse bile sanki Yukarı Karabağ sorunu yaşanmamış ve Ermenistan komşu devletin torpaklarını işgal etmemiş gibi bir davranış segileniyor. Bu açıdan AB'nin, Doğu Ortaklığı girişimi çerçevesinde de Erivan'a yönelik ciddi bir talepte bulunduğu görülmemektedir.

Kaydedilen hususlarun doğal olarak Azerbaycan-AB ilişkilerine de olumsuz yönden etkileri bulunuyor. Fakat hazırlanan belgenin sonlandırılması tamamen mümkün. İki tarafın da ortak tutum sergileyebileceklerinden kuşku duyulmamaktadır. Sadece Azerbaycan'ın bağımsız devlet olarak kendi çıkarlarıyla ilgili asla taviz vermeyeceğini anlamak ve kabullenmek gerekir. Özellikle konu toprak bütünlüğü ve enerji güvenliği olunca bu asla mümkün olamaz.

Günümüzde bağımsız devlet olmak hiç kolay değildir. Bütün konularda milli çıkarların sağlanması gerekir. Yaşanan süreç bazı ülkelerin bu konuda gerektiği kadar kararlı bir tutum sergileyemediklerini gösteriyor. Oysa Azerbaycan, bu yönde son derece üstün irade ve kararlılık sergiliyor. Avrupa Birliği'yle hazırlanan yeni stratejik iş birliği belgesinde de bu hususa tam şekilde yer verilmiştir.

Newtimes.az

Benzer Makaleler

Diplomatik köşe

Azərbaycanın xarici ölkələrdəki diplomatik nümayəndəlikləri twitterdə

↳Yeni layihə

Dış basın

Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
10 Eylül 2020 Anadolu Ajansı

Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti

Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.

Daha...
Eşk olsun Azerbaycan…
06 Eylül 2020 Gözlem

Eşk olsun Azerbaycan…

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in sözleri, yaşamakta olduğumuz bu zor günlerde, yüreğimize su serpti.

Daha...