
Bakı, 29 Ağustos 2019 – Newtimes.az
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonu'na ziyareti Suriye'nin İdlib bölgesinde durumun kritik noktaya geldiği aşamada gerçekleşti. Bu bölgede yaşanan sürecin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vladimir Putin'le telefon görüşmesi gerçekleştirerek iki liderin bir araya gelmesi gerektiğini ifade etti. Bu durumda Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, Rusya'yı ziyaret etmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a davette bulundu. Bu ziyaretin pek çok açıdan önemli olduğu ortaya çıktı. İki taraf, jeopolitik konuların yanı sıra askeri alanda iş birliği yönünde de fikir alışverişi yaptı. Ayrıca son model Rus savaş uçaklarının Türkiye'ye satılması imkanları da masaya yatırıldı. Bu bağlamda doğal olarak İdlib konusu ciddi biçimde ele alındı. Moskova ve Ankara genel anlamda anlaşmaya vardı. Fakat devlet başkanlarının, görüşmelerin içeriğine ilişkin ayrıntılı bilgi vermeyişleri ilgiye neden oldu. Bu gelişmeler bağlamında Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Rusya ziyaretinin jeopolitik özellikleri üzerine analiz yapmağa karar verdik.
Suriye Savaşı: İdlib'te çatışmalar ve Ankara-Moskova hattında gerilim
Son dönemde Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişme dinamiğinin hasar gördüğünü düşünenlerin sayısı az değildi. İlişkilerin zarar görmesinin daha ziyade İdlib'te yaşanan gelişmelerle bağlantılı olduğu düşünülüyordu. Bu husus İdlib'te rejim güçlerinin Türk askerinin konuşlandığı noktalara saldırı gerçekleştirmesi yönünde yayılan bilgiler doğrultusunda inandırıcı gözüküyordu. Üstelik Ankara'nın, Amerika ile birlikte güvenli bölge oluşturmasından Moskova'nın rahatsız olduğu ifade ediliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ziyaretinin ardından gerçek durumun önemli ölçüde farklı olduğu gün işığına çıktı.
Bu nedenle Avrasya'nın iki büyük devleti arasındaki ilişkilerde belirli düzeyde zorlukların yaşandığı süreçten anlaşılıyor. Özellikle İdlib konusunda Ankara ve Moskova'nın tutumları arasında farklılıklar halen kalmaktadır. Bu noktada Türkiye muhaliflerin bir grubunu, Moskova ise Beşşar Esad'ı destekliyor. Türkiye, Esad rejiminin Sünniler'e yaptığı zulümleri unutmuyor. Bu yüzden de Rusya ve Türkiye arasında Suriye'deki iktidar konusunda görüş ayılığı sürüyor. Kremlin, Şam yönetiminin tutumunun kabul görülmesini herkesten açık şekilde talep ediyor. Oysa İdlib konusunda durum sanıldığı kadar da kolay değildir.
Gerçekten de Suriye'nin bu bölgesinde aşırı militanların sayısının fazla olduğu bilinmektedir. Bu noktada kaydetmek gerekir ki söz konusu militan grupların diğer bölgelerden İdlib'e geçmeleri için gereken zemini Suriye yönetimi sağlamıştır. Sonuçta radikal militan gruplar İdlib bölgesinin yüzde 90'da kontrölü sağlamağı başardı. Şimdiyse güya Beşşar Esad, söz konusu militan gruplardan kurtulmağa çalışıyor. Doğal olarak teröre karşı kararlı bir mücadele yürütülmesi lazım. Bu nedenle kimse teröre karşı savaş verdiği için Beşşar Esad'ı suçlayamaz. Fakat gerçek durumu ve asıl jeopolitik hedefleri de iyi bilmek gerekir.
Bu açıdan Moskova'nın, Türkiye'nin güney sınırlarının güvenliğiyle ilgili düşünceleri ilgi doğuruyor. Cumhurbaşkanı Putin, Türkiye'nin güvenli bölge oluşturulması yönünde faaliyetini beklenmedik şekilde ve pek çok insanın düşündüğünün aksine desteklediklerini beyan etti. Yani mesele güvenli bölgenin hangi tarafla birlikte oluşturulmasıyla ilgili değildir. Aslında Rusya için en uygun seçeneklerden birisi Türkiye'nin bu süreçte yer almasıdır. Çünkü Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması Türkiye'nin ulusal çıkarlarıyla örtüşüyor. Türkiye, teröre karşı verdiği mücadelede bu hususa hep vurgu yapıyor. Bu nedenle Türkiye, hatta Amerikalılar'ın yer aldığı bir projede bile Suriye'nin toprak bütünlüğünün ihlal edilmesine müsamaha göstermez.
Rusya Cumhurbaşkanı tüm bu hususları daha iyi biliyor. Nitekim Rusya-Türkiye ilişkilerinde belirli düzeyde zorluklara rastlansa dahi bu noktada sadece somut mekanizmalar söz konusu olabilir. Ayrıca Rusya, İdlib'te üstünlük sağlamağa çalışabilir. Moskova, Beşşar Esad'ın Suriye'nin sınırları dahilinde kontrölü sağlamasını istemektedir. Bunun için yeni Anayasa'da Esad'ın daha güçlü tutum sergilemeği başarması gerekir. İdlib'te hatta aşırı olmayan muhalefetin bile üstünlüğü sağlayabilmesi Esad'ın güç kaybına yol açar. Nitekim başlıca mesele birilerinin İdlib'te belirli noktalara saldırması değil de, tümüyle politik, askeri ve jeopolitik üstünlüğün kimin tarafında olmasıdır. Rusya, savaş alanında tam da bu üstünlüğü sağlamak için çaba gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ziyaretini kaydedilen hususlar doğrultusunda incelediğimizde son derece önemli konuların masaya yatırıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca tüm bu gelişmeler iki ülke arasında askeri alanda iş birliğinin derinleştirilmesi yönünde yapılan görüşmeler bazında yaşanıyor. MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı'nın açılış törenine katılan Türkiye Cumhurbaşkanı, Rusya üretimi olan son model savaş uçaklarıyla ilgilendi. Analistler, bu noktada daha ziyade SU-35 ve SU-57 savaş uçaklarına dikkat ediyorlar. Erdoğan, özellikle şu iki savaş uçaklarını inceledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vladimir Putin'le görüşmede 5'inci nesil SU-57 savaş uçaklarını alabileceklerini ifade etti. Rusya Cumhurbaşkanı da bunun mümkün olduğunu kaydetti, fakat biraz sonra.
İş birliğinin devamı: Cumhurbaşkanları mutabakat sağladı
Söz konusu diyalogun ardından Rusya basını resmi kaynaklara dayanarak iki ülke arasında son model savaş uçaklarının Türkiye'ye satışı yönünde görüşmelerin başladığını yazıyor. Bunun yanı sıra Vladimir Putin'in, Türkiye'de üretim çalışmalarının yürütüldüğü son model savaş uçaklarının yapım sürecinde yer alabilmeleri için için teklifte bulunduğuna da vurgu yapılıyor.
Bu gelişmeler bazında iki Cumhurbaşkanı'nın Suriye konusunda belirli uzlaşma sağladığı izlenimi oluşuyor. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, devlet başkanlarının görüşmesinin ardından İdlib'te barışın sağlanacağına inandıklarını dile getirdi. Şoygu, ayrıca Suriye'deki tüm terör gruplarının güç kullanımından vaz geçmesi zaruretine de vurgu yaptı. Buna rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı, Beşşar Esad'a bağlı güçlerin İdlib'e saldırı gerçekleştirmesine müsamaha gösteremeyeceklerini beyan etti.
Cumhurbaşkanı Putin, Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetine anlayış gösterdiklerini belirtti. Putin, ele alınan konunun ''yeteri kadar hassasiyet içerdiğini'' ifade etti. Uzmanlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin'in İdlib konusunda genel uzlaşma sağlamayı başardıklarını kaydediyorlar. Diğer hususlar Esad'a bağlı birliklerin hangi noktaya kadar ilerleyişine bağlı olacaktır. Bu sırada durumun gerilmesine neden olan olay Türkiye'nin İdlib'teki gözlem noktasına saldırı düzenlenmesi oldu. Moskova'nın da bu hususa itiraz etmediği anlaşılıyor.
Böylece İdlib'te karşıdurmanın daha devam edeceği ön görülüyor. Bölgede muhalefet Esad ve kendisine yardım eden dış güçlerin saldırılarına direnmeği sürdürecektir. Son verilere göre Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Rusya ziyaretinden birkaç saat önce İdlib'te bulunan muhalif güçler Han Şeyhun kasabasındaki rejim birliklerine karşı saldırı gerçekleştirdi.
Fakat bölgeyi terk eden mültecilerin sayısının artması durumu epey zorlaştırıyor. Hatta 500 min sivilin İdlib'ten ayrılması bekleniyor. Türkiye, bu kadar sivili kabul etmeyeceğini belirtti. Böylece Avrupa yeni mülteci göçüyle yüzleşebilir. Genellikle bu tür bir manzara büyük bir rahatsızlığa neden oluyor. Bu durumda Rusya da Suriyeli'ler arasında saygınlığını kaybetmek tehlikesiyle yüzleşiyor.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra Rusya ile Türkiye'nin Orta Doğu'da güvenlikle ilgili net düşüncelerinin ifade edilmemesi konunun ilginç yönünü oluşturuyor. Bu durumla ilgili analistler, devlet başkanlarının görüşmelerinin belli bir kısmının içeriğinin açıklanmadığını ifade ediyorlar. Zira Cumhurbaşkanları'nın, bu konudaki müzakereleri herkes için ilginç olabilirdi.
Kaydedilenler Erdoğan'ın Rusya ziyaretinin pek çok açıdan önemli olduğunu gösteriyor. Öncelikle Orta Doğu'daki sorunların Türkiye'nin katılımı olmaksızın çözülmesinin imkansız olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Rus politika uzmanları da Putin'in, Türkiye'nin jeopolitik çıkarlarının sağlanmasına karşı gelmediğini ifade ediyorlar. Örneğin Kremlin, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulmasına itiraz etmiyor. Fakat Moskova, Beşşar Esad'ın tüm Suriye'de kontrolü sağlamasını istiyor.
Diğer önemli husus Rusya ile Türkiye'nin İdlib konusundaki görüş ayrılığına rağmen iş birliğini sürdürecekleri yönünde kararlılık sergilemeleriyle ilgilidir. İki ülke askeri alanda daha kapsamlı ilişkilerin oluşmasından yana olduklarını sergiledi. Bu husus şu sonuca varmağa olanak tanır: birtakım analistlerin kaydettiği gibi, Türkiye kimsenin yanında yer almıyor ve tam tersi, bağımsız bölgesel güc vasfında jeopolitik mücadelede azim ve kararlılık sergiliyor. Dışarıdan baktığımızda Ankara'nın ABD'ye, bazen de Rusya'ya yüz çevirdiği görülebilir. Fakat işin aslı katiyen öyle değildir. Ankara, iki yönde de bağımsız tutumunu ifade ediyor ve artık bağımsız bir çıkara ve tutuma sahip güçlü bir devlet olduğunu gösteriyor. Ayrıca Moskova'nın bu gerçeği kabul etmekte olduğu görülüyor.
Bunun yanı sıra Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Rusya ziyareti Orta Doğu'da etki alanının yeni jeopolitik bölgüsü için mücadelenin hız kesmediğini, tam tersi birçok açıdan yeni boyutlara ulaştığını gösterdi. Şimdilik başlıca figüran kısmında Amerika, Türkiye ve Rusya görülüyor. Fakat diğer güçlü aktörleri de göz ardı edemeyiz. Söz konusu güçler gerektiği anda boy göstereceklerdir. Ayrıca İran'a bağlı silahlı gruplar İdlib'teki çatışmalarda şimdi de yer almaktadırlar. Söz konusu gruplar Beşşar Esad birliklerinin bel kemiğini oluşturuyor.
Nihayet, Rusya-Türkiye ilişkilerinin dinamiği çok kutuplu dünya düzeninin oluşması ihtimalinin sanıldığı kadar düşük olmadığını göstermektedir. İki güçlü ülke birçok konularda birbirini hayret edilecek derece iyi anlıyor. Bu husus Avrasya bölgesinde ilginç ve perspektif vaad eden jeopolitik yapının oluşması ihtimalinin de habercisidir. Fakat jeopolitikada risklere ve beklenmedik gelişmelere sık sık rastlandığını da unutmamak gerekir.
Newtimes.az
Macron Fransası ve Doğu Akdeniz siyaseti
Dünya barışı kavramının uluslararası arenadaki mevcut kargaşa içerisinde unutulduğunu ve yerini ne olursa olsun kazanma hırsının aldığını müşahede ediyoruz.
Daha...